Sayfalar

25 Ekim 2014 Cumartesi

Blender ile Video Düzenleme

3B render sektörünün bel kemiği Blender, daha ilk çıktığı günden beri video özelliklerine sahip. Gelin bu özellikleri birlikte inceleyelim;

Blender’ı www.blender.org sitesinden indrebilirsiniz. Blender’ın ilginç yanı üst düzey bir render paketi olarak tanınsa da, aslında neredeyse açık kaynak yaşamına başladığı günden beri içerdiği doğrusal olmayan video düzenleme becerileri. Blender’ın avantajları; video düzenleyici olarak temel düzenleme işlevleri sunması, saatler süren videolarla başa çıkabilmesi, gerçek zamanlı render özelliğine sahip olması, çoklu video ve ses izi desteği sağlaması. Dezavantajı ise kullanımı öğrenmesinin zor olması.

Blender

5 Eylül 2011 Pazartesi

LibreCAD


Bu günlerde Linux için 2D CAD yazılımı haberleri iyice artmaya başladı, aslında buna Linux’un özellikle de Pardus’un ihtiyacı vardı.

31 Aralık 2010 Cuma

DraftSight, Linux'a Geliyor




Linux'daki en büyük eksikliklerden biri AutoCAD ya da SolidWorks kadar üst seviye ve modüler bir CAD programının olmamasıydı.
Dünyaca ünlü CAD/CAM yazılımı CATIA'nın yayıncısı Dassault Systems'in Windows ve Mac OS X için çıkarttığıDraftSight, öyle görünüyor ki yakında bu eksikliği büyük ölçüde giderecek. Birkaç haftaya kadar DraftSight, ücretsiz Linux sürümüyle karşımızda olacak!
Linux kullanan ya da kullanmak isteyen
öğrenciler ve profesyonel CAD kullanıcıları için ücretsiz profesyonel sınıf 2D CAD ya
zılımı DraftSight büyük bir nimet. DWGdosyaları ile çalışabiliyor.
Program 2D'de güzel işler yapabiliyor ama Linux dünyasında profesyonel 3D CAD yazılımları için hâlâ bir boşluk var. Tahminimiz, zaman içinde pek çok daha CAD/CAM yazılım üreticisinin daha, Linux sürümleriyle yakın zaman içinde karşımıza çıkacağı yönünde...
Profesyonel ortamlar için geliştirilen yazılımların Linux dünyasına girişleri hızlanmaya başladı. Bir aksilik olmazsa, önümüzdeki hafta büyük bir haber daha duyurabiliriz :).

11 Aralık 2010 Cumartesi

Wikileaks.org Yayına Devam Ediyor



Son günlerde popüleritesi artan Wikileaks saldırılara karşı direnmeye devam etmektedir.Domain adresinin bulunduğu sunuculara yapılan yoğun saldırılar nedeniyle domain sağlayıcısı Wikileaks.org adresini askıya almak zorunda kaldı ve bunu medya ve Wikileaks.org yönetimiyle paylaştı.Site kapandı kapanması ama siteyi açık tutmak için yönetim bazı ip adresleri tahsis etti.Wikileaks.org adresine artık http://88.80.13.160 vehttp://213.251.145.96 numaralı ip adreslerinden bağlanabilirsiniz.Bu arada Wikileaks.org eski tasarımdan sıkılmış olmalıki yeni bir tasarımla karşımıza çıktı.Şu anki hali çok daha iyi.Ben bu siteye sonuna kadar destek vermekteyim.Yaptıkları iyi birşey değil ancak ABD sitenin üzerine fazla geliyor ve susturmaya çalışıyor buda gizledikleri daha büyük bilgiler olduğu anlamına gelmektedir.

WikiLeaks kendini bu şekilde tanıyor : WikiLeaks önemli haberleri ve bilgileri kamuoyuna sunmaya adanmış kar amacı gütmeyen bir medya kuruluşudur.Biz gazeteciler için sızıntı bilgilere dünya çapında bağımsız kaynaklar için, güvenli, yenilikçi ve anonim bir yol sağlar.Kaynaklarımızın anonim kimliğini korurken, böylece bastırılmış ve sansürlü adaletsizliklerin ifşa ettiği için evrensel bir yol sağlayarak, siyasi etik ve tarihsel olarak önemli malzemeleri yayımlamaktır.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Pardus Nasıl Okunur?

İnsan çeşitli sebeplerden dolayı geçmişini hatırlar ve düşünür. Mesela nasıl yürümeyi öğrendik, konuşmayı nasıl öğrendik gibi. Bütün bunların hepsi o zamanın büyük başarıları değil miydi?

Şunu ele alalım mesela, biz yazmayı nasıl öğrendik? İlk önce şekiller çizdirdiler defalarca, sonra harfler. Yazarken bir de yazdığımızı okutturuyorlardı ki, bazen “Bu harf neydi?”, “Bu harfi bir yerden tanıyorum?”, “Bu harf mı ya?” gibi sorular sorardık kendimize. Bir de ev ödevi verirlerdi: Şunları şunları evde tekrar edeceksin çocuğum! Etmezsek ne olurdu? N’yi ters yazmaya başlardık, ya da v’yi u vesaire. Daha sonra heceler, kelimeler, cümleler derken yazmayı ve okumayı bir şekilde öğreniyorduk.

Öğreniyorduk ama okumak ile yazmak arasındaki bağlantıyı koparmamayı da öğreniyorduk. Ufuk kendisine Üfük diye seslenenlere bakmamayı veya onları uyarmayı da öğreniyordu mesela! Uyarmak doğal hakkıydı tabi, kim isminin yanlış yazılmasını ister ki, belki Ufuk ileride ünlü olacak, kim bilir? Zamanında “Hayır kardeşim benim ismim Ufuk.” demezse ne olur? Modacı Üfük olur, sanatçı Üfük olur, mimar Üfük olur ama her ne kadar kartvizitinde Ufuk yazsa da, artık Ufuk Üfük olmuştur.

Bu yazının başından beri dikkati çekmeye çalıştığım nokta da budur. Bazı yazıları yazıldığı gibi okumayışımızın veya tersi bir olayın gerçekleşmesinin bir çok nedeni vardır. Okurken herhangi bir kelimeyi yanlış söylememiz ve neticesinde dinleyicilerimizin yeni öğrendikleri kelimeleri duydukları gibi yazmaları, bunun başlıca sebebi olabilir. Bu sorunla en çok yabancı kelimeleri dile getirirken karşılaşırız. Örnek isterseniz internette presteyşin, aypot, pilipis, bülütüt kelimelerini araştırmayı deneyin. Bu durum bir yere kadar normal karşılanabilir, yazı yazmayı kendi okuyuşumuza göre öğrendik. Aynı şekilde okumayı da yazışımıza göre..

Diğer taraftan, yeni duyulan kelimelere olan bakışımızın genellikle “yabancı kelime” üzerine olması nedeniyle de bilerek bazı kelimeleri yazıldığı gibi okumadığımız doğrudur. Türkçe kelimelerdeki büyük ünlü uyumu kuralı gereği linux’u linüks diye okumamız, yani kelimeyi bu kurala uydurmamız Türkçe ünlü uyumu alışkanlığından kaynaklanıyor olabilir; ama büyük ünlü uyumu kuralını ele alırsak Pardus yine Pardus şeklinde okunup yazılmalı, öyle değil mi? Perdüş diye okuyacak değiliz sonuçta..

Yeni duyulan bir kelimenin Türkçe veya yabancı bir kelime oluşuna karar verirken, kelimenin hangi anlamda kullanıldığını da göz önünde bulundururuz. Pardus ile Linüks diye isimlendirdiğimiz Linux arasında bir anlam ilişkisi olması nedeniyle Pardus’un Pardüs diye okunması da normal karşılanabilir. Fakat zaten benim dikkati çekmek istediğim asıl nokta okunuşta değil (okunması önemli değil demiyorum tabi), yazılışta. Evet, her yazı okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi de okunur ve zaten yabancılar playstation yazısı görünce pleysteyşin diye okuyorlar ki, sen ona pleysteyşin yazısını okutmaya çalışsan o bu sefer pliztiyzin diyecek. Ha bi de pliyztiyzin diye yazalım pleyzteyzen desinler..

Demek istediğim, bir kelimenin nasıl okunduğu her ne kadar kafa karıştırıcı olursa olsun veya her ne kadar kelimenin Türkçe kelime olup olmadığını bilmiyor olursak olalım, bir kelime nasıl yazılıyorsa, yine tekrar öyle yazılır. Bu birincisi! İkincisi ise, biz Pardus’u yazıldığı gibi okuyoruz, siz de öyle okuyun, okutturun!


www.ozgurlukicin.com

14 Temmuz 2009 Salı

Linux Nedir?

Linux'un ne olduğunu anlatmak için başta bir düz yazı yazmayı düşünüyordum. Fakat daha sonra Linux'un ne olduğunu bilen ve Linux'un ne olduğunu merak eden iki kişi arasında yaşanması muhtemel diyaloglar uzayından rastgele bir tanesini seçmeye ve Linux'un ne olduğunu anlatmaktan vazgeçmeye karar verdim.
  • Peki Linux nedir?
  • Hemen efendim: Linux 1991 yılında Finlandiyalı bir bilgisayar mühendisliği öğrencisi olan Linus Torvalds tarafından geliştirilmeye başlanmış olan bir işletim sistemi çekirdeği projesidir.
  • İstirham ediyorum. “Linux nedir” derken ne kast ettiğim gerçekten ortada değil mi?
  • Hmm. Linux gerçekten bir işletim sistemi çekirdeği projesi ama. Fakat ben senin asıl duymak istediğin yanıtı anladım. Senin aradığın yanıta giden yolda ihtiyacımız olabilecek bir iki ufak kavramdan bahsedeyim önce, nasılsa sonrası gelir: 'İşletim sistemi', muhtemelen bildiğin gibi bilgisayarımızda istediğimiz uygulamaları çalıştırmamıza ve donanımlarımızı kullanmamıza olanak sağlayan en temel, olmazsa olmaz yazılımlar topluluğudur. 'Çekirdek' ise işte bu yazılımlar topluluğunun en temel bileşenidir. Linux da aslında bir çok açık kaynak kodlu işletim sisteminin çekirdeğini oluşturan bir yazılımdır, fakat yıllar içerisinde Linux adı açık kaynak kodlu işletim sistemlerinin bütününü tanımlar bir hâl almıştır.
  • Hah. Şu meşhur “açık kaynak kodlu yazılım” hadisesi. Eğer şu kaynak kod denen şeyin ne olduğunu bir anlarsam çok bomba bir soru soracağım sana.
  • Çok ayrıntılı bir açıklamayı hak etmesine rağmen basitçe özetlemeye çalışayım. Yazılımlar ile onların kaynak kodları arasındaki ilişki, yemekler ile o yemeklerin tarifleri arasındaki ilişkiye benzetilebiliriz. Kaynak kod bir yazılımın belirli, formal bir yapı içerisinde, insan tarafından anlaşılabilecek bir notasyonudur. Bir yazılımın kaynak kodu, o yazılımın neyi tam olarak nasıl yaptığını anlatır. Kaynak kodlar belirli işlemlere tabi tutulur ve ortaya meşhur 1 ve 0'lardan ibaret, bilgisayar tarafından anlaşılıp işletilebilecek ikili yazılımlar çıkar. Bu arada bu dönüşüm tek yönlüdür, yani bir yazılım kaynak koduna dönüştürülemezken kaynak kod, yazılıma dönüştürülebilir.
  • Bomba sorudan vazgeçtim. Sonra soracağım onu. Başka bir soru: Linux'u bir sürü insan geliştiriyor. Doğru mu?
  • Doğru.
  • Ama bu projeyi Linus Torvalds başlattı... Peki günün birinde Linus denen beyefendi Linux'un kaynak kodunu kapatırsa ne olacak? Bunca insan yardım ediyorsa bir bildikleri vardır herhalde değil mi?
  • Bir şeyleri anlama arefesinde olan kişilerin klişe sorusunu sordun fakat bana güzel bir başlangıç noktası sağladın. Evet, Linus Torvalds böyle bir şey yapabilir. Bu güne kadar Linux'un kaynak koduna katkıda bulunmuş herkese yazdıkları kod karşılığında para verip telif haklarından feragat etmeleri konusunda anlaşıp Linux'un kaynak kodunu kapatabilir. Fakat bir önceki çekirdek sürümünün kaynak kodu üzerinden çekirdeğin farklı bir isimle geliştirilmesine engel olamaz. Bunu sağlayan ve katkıda bulunanların güvende hissetmesini sağlayan şey ise GPL, yani Genel Kamu Lisansı'dır.
  • Konu benim ilk sorduğum sorunun asıl cevabına doğru gidiyormuş gibi bir his var içimde. Senin başta bana göstermediğin nezaketi gösterip seni utandırayım ve mevzunun gidişatını bozmamak için “nedir bu GPL lisansı” diye sorayım.
  • Çok naziksiniz, teşekkür ederim. GPL bir özgür yazılım lisansıdır. Bir yazılım bu lisans ile lisanslandığında kaynak kodu topluma armağan edilmiş olur ve dünyadaki herkese ayrım gözetmeksizin şu hakları verir: “Bu yazılımı istediğin amaçla çalıştırabilirsin”, “Bu yazılımın kaynak kodunu istediğin gibi değiştirebilirsin”, “Bu yazılımın orijinalini ya da değiştirdiğin halini toplumla paylaşabilir, istediğin kadar kopyalayabilirsin”. Bu kurallarına alışık olduğumuz bilişim dünyasının anlayışından öte, insana yakın bir yaklaşım.
  • Faideli duyuluyor da bunun pratik bir faydası kafamda canlanmadı aslında.
  • Aslında hem pratik hem de dolaylı bir takım faydaları var. Bir kere GPL şemsiyesi altında geliştirilen bir yazılım özel bir çaba sarf etmeye gerek bırakmadan, başlangıcından sonuna değin, ayrım gözetmeksizin “toplumun” ve “insanlığın” yararına geliştirilmiş olur. Neden? Çünkü, yazılım geliştiricileri tekerleği yeniden keşfetmekle vakit harcamaz, daha önceden çözülmüş problemleri yeniden çözmeden, o çözümleri doğrudan kullanarak yeni yazılımlar üretebilirler. Böylece ayrıntılarla vakit kaybetmek yerine yeni fikirleri hayata geçirmelerine zaman kalır (örneğin Firefox buna bilinen bir örnek). Yeni fikirler sayesinde bilgisayar kullanıcılarının önünde daha çeşitli ve iyi alternatifler olur. Öte yandan kullanıcılar özgür yazılımlara çoğunlukla 0 maliyet ile “sahip” olabildikleri için yazılım ücretlerine ayırdıkları kaynakları donanıma ya da diğer ihtiyaçlarına ayırabilir, yaşam ve çalışma standartlarını yükseltebilirler. Yüksek çalışma standardı verimi artırır vesaire.
  • Güzel açıkladın. Fakat sen yabancı değilsin, açık konuşayım. Maliyet olayı bence pek de geçerli bir argüman değil, “DVD dolusu program 3 YTL, ne maliyetinden bahsediyorsun?” derler adama.
  • Eh teşekkür ederim. Madem yabancı değiliz ben de açık konuşayım. Bir çok kişi senin söylediğin şekilde düşünüyor ve bilgisayarlarını lisans bedelleri ödenmemiş, kopya yazılımlar ile kullanıyorlar. Bunu yapanlar hem vicdanen hem de yasal olarak suçlular ne yazık ki. Eğer bir üretici bir yazılımı için bir bedel istiyorsa, ona emeğinin karşılığını vermemek ve yazılımı kaçak kullanmak üreticiye yapılmış büyük bir haksızlık bence. Bunu yapan insanlar vicdanlarına nasıl hesap veriyorlar bilmiyorum, fakat bunun çok hızlı gelişen bilişim sanayisi yüzünden bilişim ahlakının oturmasına vakit kalmamış olmasına bağlıyorum. Vicdan konusu bir kenara, bu insanları yasalar karşısında hırsız durumuna düşüren bir eylem. İnsanların sırf ihtiyaçlarını karşılamak istedikleri için hayatları boyunca yapmayı akıllarından bile geçirmeyecekleri suçları yasalar önünde işlemiş sayılmaları üzücü. Fakat daha üzücü olan ise buna alışmış olmaları ve alternatifleri görmezden gelmeleri. Öte yandan birey olarak bir DVD dolusu program ile hayatını sürdürebilir birisi, peki ya devlet kurumları? Tamamen duygusal bir şekilde bizim ülkemiz özelinde düşünürsek, devlet her yıl milyonlarca dolarlık yazılım satın alıyor, açık kaynak kodlu alternatifleri olduğu halde. Kesinlikle bu para ile çözülecek pratik sorunları vardır ülkenin değil mi?
  • Vicdan filan diyerek beni utandırdığın için bu sohbetimizde ikinci kez istirham ediyorum.
  • Hem bir de şöyle bir şey var, örneğin kapalı kaynak kodlu bir yazılımın lisans bedelini ödedin ve kullanıyorsun. Böylece hem yasalar hem de vicdanın mutlu. Diyelim bir arkadaşın bu yazılımın bir kopyasını istedi senden, fakat yazılımın lisansı buna müsaade etmiyor. Ne yaparsın?
  • Tuzak soru. Ne söylesem kurtaramayacağım. Sen nasıl istersen öyle devam et madem.
  • Lütfen sorulara cevap verelim. Ben size böyle mi yapıyorum?
  • İyi. Veririm.
  • Verirsin. Peki bunu yaptığın zaman lisans sözleşmesine aykırı davrandığın için baştaki duruma geri dönmüyor muyuz? Hem vicdanen hem de yasal olarak yanlış bir şey yapıyor hem de arkadaşının da aynı yanlışı yapmasına ön ayak olmuyor musun?
  • İyi. Vermem.
  • Kızdı. Neyse. Bir yerde doğrusu bu, vermemek: değneğin diğer ucuna seyahat. Bence böyle bir ikilemin yaratılmış olması insanlığa atılmış en büyük kazıklardan birisidir. Ayrıca bence bu durum açık kaynak kodlu yazılımların temelinde yatan ve insanlara sağladığı kavramlardan birisini ortaya çıkartıyor: paylaşım.
  • Özgürlük diyeceksin sanmıştım.
  • Ben de öyle derim diye hesaplamıştım ama orada pat diye “özgürlük” demek olmayacaktı. Fakat GPL hükümlerini şöyle bir düşündüğünde genel bir özgürlük anlayışının varlığını hissedebilirsin sanırım.
  • Tamam anladım. Yani kafamda bir şeyler canlandı diyelim. Güzel bir olay, birileri var, kod yazıyorlar ve açıyorlar, diğerleri onların yazdıklarını kullanabiliyor, onlar diğerlerinin yazdıklarını kullanabiliyor, bir lisans var, bu kodları kamunun malı yapıyor filan. Ayrıca özgür yazılımları kullanmak güzel bir şey.
  • Ve özgür yazılımları kullanmanın en etkin yolu bir Linux dağıtımı kullanmak.
  • Hah, Linux dağıtımı, bu ne oluyor?
  • Linux dağıtımı dendiğinde, Linux çekirdeği ve onun çevresindeki özgür yazılımları uyum içerisinde çalıştıran, yeni uygulamaların kurulması ve kaldırılması noktasında kolaylıklar sağlayan bir işletim sisteminden bahsediliyor.
  • Açık kaynak kodları oradan buradan toplayıp uyumlu halde çalışacakları sistemler haline getiriyor insanlar ve bu Linux dağıtımı oluyor öyle mi?
  • Evet, kimileri kendi araçlarını yazıyor, kimileri diğerlerine nazaran daha kolay oluyor. Fakat her biri kullanıcılara özgür bir şekilde bilgisayar kullanmanın tadını ve huzurunu vaat ediyorlar.
  • Tabi sana huzur vaat ediyordur, fakat insanların Linux'un zorluğundan bahsettiklerine şahit oluyorum. Ben deneyeyim diye başına otursam kim bilir neler gelecek başıma. Bu konuda bir cesaretsizliğim var.
  • Artık dağıtımlar çok gelişti. Kabul ediyorum, eskiden bu kadar kolay değildi. Fakat Pardus yedi tıklama ile kuruluyor örneğin, diğer Linux dağıtımlarının da ondan aşağı kalır yanı yok. Bir sürü insan kısa bir alışma sürecinin ardından rahatlıkla Pardus ya da diğer dağıtımları kullanabiliyor. Bir yerde buna cesaret etmek ve Linux'a bir şans vermek gerekiyor. En nihayetinde bu akıma güç veren şey kullanıcılar. Sadece kullanmakla dahi ciddi bir katkı sağlamış olacaksın.
  • Eh. Bu kadar laftan sonra denerim artık. Sonuçta Linux'un anlamı biraz genişlemiş durumda anladığım kadarı ile. Linux deyince insanlar artık özgür yazılımlar ile çevrelenmiş bir işletim sistemi ve bir anlayıştan bahsediyorlar sanki.
  • Evet, aynen öyle. Ben kısaca özgürlüğün anahtarı diyorum.
  • İyi gidiyordun aslında. Son söylediğin hem çok reklam kokuyor, hem de hiç özgün değil. Hadi ben yabancı değilim, fakat başkasına söyleme.



www.ozgurlukicin.com